A. Anıl Ezergül – TOKAT
Yağmurlu bir Ağustos akşamı, sene 1990… Bir TSYD kupası maçı.. Fenerbahçe’nin sağ beki ile Galatasaray’ın orta saha oyuncusu bataklık haline gelmiş sahada, sırılsıklam olmuş formalarıyla taç çizgisi yakınlarında bir ikili mücadeleye giriyor. Oyun sertleşmiş olacak ki, Galatasaray’ın 6 numaralı futbolcusu, bizim 2 numaraya haksızca bir tokat atıyor. Tokatı atan Galatasaraylı Yusuf Altıntaş, soyunma odasına giderken muhabirlere kendi de inanarak “ben bir şey yapmadım, sadece rakibimi ittim” diyor. Bizim sağ bek İsmail Kartal ayağa kalkıyor, kahramanca ve mertçe mücadelesine devam ediyor. Kimseyle muhatap olmadan işine bakıyor, topunu oynuyor.
Bu maç oynandığında 10 yaşındaydım. Çoğu derbi gibi bu maç da gergin ve yüksek tansiyonlu geçmişti. Ama bu maçtan aklımda kalan yegane şey, o ikili mücadele ve rakip oyuncunun herkesin gözünün içine baka baka yalan söylemesiydi. İlk o gün anladım ben nasıl bir yapı ile ezeli bir rekabette olduğumuzu.
Aradan yıllar geçti, bizim kahramanca mücadele eden sağ bekimiz futbolu bıraktı ama futbol onu bırakmadı. Antrenör, teknik direktör derken şu an bana göre dünyada rakip analizini en iyi yapan hocalardan biri haline geldi. Tekniği boş verin ya, hep adamdı zaten o. Yanına tekniği ekledi hepsi bu… Teknik bir adamdı zaten hep…
O kadar ilkeli, o kadar dürüst ve o kadar iş ahlakına sahip bir adam ki; canı kadar çok sevdiği Fenerbahçe’sine karşı Ankaragücü’nün başındayken attıkları üçüncü golden sonra tribünlerin adını haykırması karşısında dolu gözlerle buruk bir selam vererek takımının galibiyeti için uğraşmaya devam etti.
Gün geldi, canı kadar sevdiği Fenerbahçe’sinin teknik ekibindeyken kahpe bir örgüt/tarikat adı her ne haltsa işte, onlar tarafından takımına kumpas kuruldu. Başkanını, yöneticilerini haksız yere hapse attılar. Gün geldi, bu sefer teknik ekibin başında şampiyonluğa giderken deplasman dönüşünde takım otobüsü kurşunlandı. Gün geldi, yine o kurşunlanmanın olduğu şehirde futbolcularını linç etmeye, korner direkleri ile dövmeye kalktılar. Oğlunu darp ettiler. Adamlığından asla taviz vermedi. Yusuf Altıntaş’ın 1990’da attığı tokat gibi yalan söylediler yine ve hatta kendi takımını suçlu ilan ettiler neredeyse. O işine baktı, hedefinden sapmamak için gece gündüz çalıştı.
Takımın başına üçüncü kez geldiği bu sezonun başında bir taraftarla yaşadığı diyalogda taraftarın “hocam sana güveniyoruz, bizi sen şampiyon yapacaksın” demesi üzerine gözleri dolarak hiçbir şey söyleyemeden sadece vücut diliyle bunu onaylayan adamdan bahsediyorum. Teknik adamdan…
Karşı taraf yine tokat atıp, biz sadece mücadele ediyoruz diyor. Karşı taraf haksızca elde ettikleri puanları, haksızlığa uğramış da mücadele ederek kazanmış algısı yapıyor. Ve üstüne yine o karşı taraf, sayısız haksızlığa uğramış İsmail Kartal’ın takımının hakemler ve federasyon tarafından kollandığını iddia ediyor. Yusuf Altıntaş’ın tokadı gibi. Değişen hiçbir şey yok yani… İsimler değişiyor, yıllar geçiyor ama onlar hiç değişmiyor. İftira ve arkadan dolanma ile beslenen entrika merkezli zehirli bir yapı… Sürekli tıslayan cinsten hem de…
Çok sevdiğim, saydığım değerli büyüğüm Ahmet Bulut abimin bir sözü vardır. “Fenerbahçeli, Fenerbahçe’sine karşı objektif olmamalı” O kadar altı dolu, o kadar çok konuşulacak bir cümle ki bu.. Selam olsun…
Benim için dünyanın en iyi orta saha oyuncusu Kruniç’tir, Zajc’tır. Benim için dünyanın en iyi futbolcusu Mert Hakan’dır. Çünkü bu çocuklar bu formayı giymektelerdir. Kadrodaki en yıldız isimden, en tecrübesiz futbolcuya kadar istisnasız hepsi benim için dünyanın en iyi futbolcularıdır. Bu kadar basit..
Şimdi ligde 6 maç kaldı. Avrupa’da da 4.. Bu 10 maçı da kazandığımız zaman, tarihimizin en başarılı sezonunu yaşamış olacağız belki de. 10 maç sadece.. Sonrası tokatçılar için tufan ve şelale. Bizim için meşale…
Bu 10 maç, Fenerbahçe’yi Real Madrid, Manchester City, Barcelona maçı izler gibi izlemeyin. Size göre hatalı hamle yapsalar bile omuz verin bu çocuklara. Destek olun yedek kulübesinde bir dakika yerinde oturmadan oyun okuyan o sarı lacivert kalpli teknik adama.
Unutmayın, karşı taraf tokat atıp “biz bir şey yapmadık, oyunumuzu oynuyoruz” diyor. Esas siz kurallar dışına çıkıyorsunuz diye de iftira atıyor. En iyi yaptıkları şeyi yapıyorlar. Elinizin tersi ile itin o algıyı. O yağmurlu günde iftiraya uğrayan 2 numaralı esmer adam gibi, biz de kendi işimizi yapalım.
Takımımıza taraftar olalım, tokatlara seyirci değil.
A. Anıl Ezergül – 15 Nisan 2024